Atomda Trendler
Bültene Abone Olun
Abone ol
#250Şubat 2022

Atomda Trendler

içindekilere geri dön

Nükleer enerji, dünya çapında büyük bir enerji trendi ve giderek daha fazla MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) ülkesi nükleere adım atıyor. Dubai’deki EXPO 2020’deki Rosatom Haftası sırasında, lider küresel uzmanlar nükleer enerjinin bölgeye sağlayacağı yararlar hakkında konuştu.

Dubai, ocak ayını ortasında, EXPO 2020’nin parçası olarak Rosatom Haftası’na ev sahipliği yaptı. Bu, ölçeği açısından eşi benzeri görülmemiş bir etkinlikti: Rus nükleer şirketinin temsilcileri, sürdürülebilir geleceğe ulaşmak ve bugünün en zorlu sorunlarını cevaplamak için ileri teknolojiler şemsiyesi altında bir araya getirilen 18 etkinliğe katıldı. Etkinliklerde, küçük modüler reaktörler, Rosatom’un yeni malzemeleri, rüzgâr enerjisi, dijitalleşme ve diğer konulardaki çözümler ve bu alanlarda iş birliği yapma fırsatları tartışıldı. Diğer ayrıntıları, EXPO 2020: Başarılar Haftası başlıklı makalemizde bulabilirsiniz.

Rosatom’un üst düzey müdürleri ve BAE, Mısır ve Türkiyeli meslektaşları, Orta Doğu ve Afrika’da nükleer enerjinin gelişimi hakkında konuştu.

MENA Bölgesinde NGS İnşası: İş Birliği Olasılıkları oturumunda konuşan Rosatom Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktörü ve Bölge Başkan Yardımcısı Alexander Voronkov, nükleer enerjiye duyulan artan ilgiye izleyicilerin dikkatini çekti. Enerji sektöründe enerji fiyatlarının yüksek dalgalanmalar ve düşük karbonlu enerji kaynakları talebi olmak üzere iki büyük trend gözlemlendiğini belirtti. Veriler özellikle, yalnızca pandemi nedeniyle yavaşlayan fakat hiç durmayan enerji talebinin istikrarlı bir şekilde büyüdüğünü gösteriyor. Voronkov şöyle konuştu:  Alexander Voronkov bu konuda şöyle konuştu: “Enerji tüketimi, 1990’dan bu yana Türkiye’de 5 kattan fazla ve küresel olarak 2 kat arttı. Ancak hepimiz anlıyoruz ki yalnızca enerjiye değil, pandemi sonrası dünyada ulusal ekonomik toparlanmayı hızlandıracak temiz ve güvenilir düşük karbonlu enerjiye ihtiyacımız var. İnsanlar, enerji endüstrisinin elektriğe evrensel erişim sağlamasını ve aynı zamanda elektriği karbonsuzlaştırmasını talep ediyor. Ne yazık ki, gezegenimiz için artan elektrik talebi beraberinde CO2 emisyonlarındaki artışı getiriyor.”

Voronkov, başka bir trendin de enerji piyasalarının giderek daha dalgalı hale gelmesi olduğunu söyledi. Bu kış Almanya’daki enerji maliyetleri, kış dönemi arz sıkışıklığına ilişkin süregelen endişeler dolayısıyla meydana gelen gaz fiyatlarındaki dalgalanmalar nedeniyle, en az yirmi yılın en yüksek seviyelere doğru ilerliyor. 2021’in dördüncü çeyreğinde Alman enerji vadeli işlemleri, megavat saat başına 100 Euro’dan fazla; yani geçen yılın iki katı seviyesinde ve 2000 yılına kadarki dönem için en yüksek tarihsel ortalama günlük fiyatın neredeyse %50 üzerinde işlem görüyordu. Başka bir örnek ise, Eylül’de Birleşik Krallık kıyılarında rüzgâra dayalı elektrik üretimindeki ani yavaşlamanın bölgesel enerji piyasalarında büyük dalgalanmalara neden olması. Birleşik Krallık elektrik fiyatları Eylül ayında iki katından fazla artarak zirveye ulaştı ve 2020’nin aynı dönemine göre neredeyse yedi kat daha yüksekti. Birbirleriyle son derece bağlantılı olan enerji piyasası fiyatları Fransa, Hollanda ve Almanya’ya da sıçradı. Rüzgârın neden olduğu açığı kapatmak için gaz ve kömürle çalışan elektrik santrallerine başvuruldu.

Alexander Voronkov sözlerine şöyle devam etti: “Bu örnekler, piyasadaki dalgalanmaların tüketiciler için üzücü sonuçlara neden olabileceğini ve enerji güvenliğini ciddi bir şekilde etkilediğini açıkça gösteriyor. Bu nedenle ulusal enerji politikasının en önemli hedeflerinden biri, çeşitli düşük karbonlu kaynakları içeren çeşitlendirilmiş bir enerji karması oluşturmak. Baz yük elektrik sağlayan nükleer enerji ile temiz enerji kaynaklarının birleşimine dayanan bir enerji sistemi, bu talebi karşılamamıza olanak tanıyor.”

Voronkov’a göre, Orta Doğu ülkeleri bugün nükleer endüstri gelişiminde ön saflarında. “Orta Doğu ülkelerinin nükleer enerjiye geçme ihtiyacını fark ettiği son derece açık. Fakat söz konusu ülkelerin güvenilir bir teknoloji ortağı olmadan bu gibi projeler yürütmesi olanaksız. Bu ülkelerle ya da ülkenin ilgili bölgesi ile el ele verecek ideal bir ortak; yenilikçi, yeterli kaynak ve yeteneklere ve bu tür projeleri gerçekleştirebilecek deneyime sahip olmalı. Elbette sosyal sorumluluk taşımalı.” Rosatom’un bu kriterlerin tümünü karşıladığını vurgulayan Voronkov şunları belirtti: “Rosatom, nükleer enerji değer zincirinin her halkasında, uranyum madenciliği ve zenginleştirilmesinden, yakıt üretiminden ve nükleer santraller için ekipman üretimine, bunların yapımına, işletilmesine ve devreden çıkarılmasına kadar her halkada yer alan tek şirkettir.”

Yuvarlak masa sırasında, bölgede inşa edilen iki büyük nükleer santral ilgi odağı oldu. Voronkov, “Rosatom, MENA bölgesindeki iki önemli projeyi; Türkiye’deki Akkuyu NGS ve Mısır’daki El Dabaa NGS’yi denetliyor ve bunların her ikisi de VVER-1200 reaktör teknolojisine dayalı dört üniteli santraller. Kişisel katılımımız ve “yerel olarak küresel olma’ taahhüdümüz, gerçekleştirdiğimiz her faaliyette -iş geliştirme, pazarlama ve halkla ilişkiler- kendini gösteriyor. Akkuyu ve El Dabaa projelerinin ekonomik büyüme ve gelişme, yaşam tarzında ilerleme ve çevre koruma için büyük bir önem taşıdığını söylemeliyiz” dedi.

Akkuyu Nükleer Yönetim Kurulu Başkanı Vekili ve Sürdürülebilir Kalkınma ve Hissedar İlişkileri Genel Müdürü Anton Dedusenko, Akkuyu projesindeki ilerleme hakkında şöyle konuştu: “Akkuyu, paralel olarak inşa edilen dört reaktörü ile dünyanın en büyük nükleer şantiyelerinden biri.” Projenin bazı kilit öneme sahip kilometre taşlarını aştığına işaret den Dedusenko şu ana kadar tüm gerekli lisanslar ve izinlerin %70’inden fazlası alındığını söyledi. Anton Dedusenko’ya göre, bu yılın ilerleyen dönemlerinde 4. Ünite için beton dökme işlemine başlanması planlanıyor. Dedusenko, Akkuyu projesinin Türkiye’ye sağlayacağı temel faydalara da değindi. Bunların birincisi, ülkenin projenin tüm yaşam döngüsü boyunca GSYİH’ye yaklaşık 50 milyar ABD doları ekleyecek olması. Nükleer elektrik santrali, en az 60 yıl boyunca her yıl 35 TWh temiz ve sürdürülebilir elektrik üretecek. Bu, Türkiye’nin tüketiminin %10’una karşılık geliyor ve İstanbul’un %90’ına elektrik sağlamaya yetiyor. Projedeki yerel içeriğin -tüm hizmetler ve tedariklerin yaklaşık %40’ı- 5,9 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Akkuyu’nun tedarikçiler listesine girmek için, 400’den fazla Türk şirketi başvuru yaptı. Dahası, Akkuyu NGS, karbon yoğun üretimin yerini alarak, yılda 18 milyon ton CO2’e eşdeğer tasarruf yapacak.

Sahadaki inşaat hızla devam ediyor. Ocak ayının sonlarında, 1. Ünite’ne iç koruma kabuğunun 5. katmanının montajı tamamlandı. Kabuk, reaktörü koruyan ve boruların ve kutup vincinin nüfuz eden yapıları için bir destek görevi gören önemli bir güvenlik bileşeni olma özelliği taşıyor.

Şubat ayında, nükleer enerji santrali için başka bir malzeme ve ekipman sevkiyatı Doğu Kargo terminaline ulaştı. Rusya’dan bir yük gemisi; 2. Ünite için reaktör basınç kabını, 3. Ünite’nin iç koruma kabuğunun ikinci katmanı için bölümleri, boruları ve diğer ekipman ve malzemeleri teslim etti. Ocak ayında daha önce, Rusya’dan 2. Ünite için santralin birincil soğutma sıvısı döngüsünün temel bileşenleri olan dört buhar jeneratörü şantiyeye ulaşmıştı.