Afrika İlgi Alanı
içindekilere geri dönAğustos ayında, IAEA Afrika’da Nükleer Enerji Görünümü raporunu yayımladı. Rapor, kıtadaki enerji sektörünün (nükleer enerji dahil) mevcut durumunu özetliyor, Afrika ülkelerinin küresel uranyum üretimine katkısını değerlendiriyor, nükleer kapasiteyi devreye alma planlarının karşı karşıya olduğu temel zorlukları açıklıyor, bu çabaya yardımcı olabilecek mekanizmalar öneriyor ve olumlu bir örnek sunuyor: Rosatom’un Mısır’da inşa ettiği El Dabaa Nükleer Güç Santrali.
Elektrik sıkıntısı ve uranyum bulunabilirliği
Afrika ülkelerinin çoğu ciddi bir elektrik sıkıntısıyla karşı karşıya. Yaklaşık yarım milyar insanın elektrik enerjisine hiç erişimi yok. Elektrik, esas olarak fosil yakıtlar kullanılarak üretiliyor.
Afrika’nın nükleer enerjiye en büyük katkısı uranyum madenciliği. Namibya, küresel doğal uranyum konsantresi üretiminin %11,34’ünü, Nijer %4,08’ini ve Güney Afrika Cumhuriyeti %0,4’ünü oluşturuyor. (UAEA, 2022 yılına ait verileri veriyor).
Raporda bahsedilen örneklerden biri, Mantra Resources (Rosatom kontrolünde) tarafından geliştirilen Mkuju Nehri projesi. Tanzanya’da uygulanan bu projede tespit edilen uranyum kaynakları 58.500 tondur. Şirket, 2020 yılında açık ocak madenciliği ve yerinde liç yöntemlerini kullanarak deneme faaliyetlerine başlamak üzere bir pilot işleme tesisi inşa etmeye karar verdi. Mantra Resources, 2022 yılına kadar gerekli tüm inşaat izinlerini aldı, inşaatı tamamladı ve ekipmanlar 2023 yılına kadar kuruldu.
Raporda yer almayan haber ise Mantra Resources’un pilot tesisini bu temmuz ayı sonunda devreye alması. Tesis, uranyum işleme yöntemlerini test edecek ve gerekirse optimizasyon çözümleri geliştirecek. Toplanan veriler, yılda 3.000 tona kadar uranyum üretim kapasitesine sahip ana işleme tesisi için mühendislik kararlarına ışık tutacak. Ana tesisin inşaatının 2026 yılının ilk çeyreğinde başlaması ve 2029 yılında devreye alınması planlanıyor. Projenin, inşaat ve işletme aşamalarında madencilik sektörü ve ilgili sektörlerde 4.000’den fazla yeni istihdam yaratması bekleniyor. Projenin ayrıca, Namtumbo bölgesindeki yol ağı dahil olmak üzere bölgesel altyapının geliştirilmesine katkıda bulunması bekleniyor.

Nükleer güç santralleri: gerçeklik ve beklentiler
Güney Afrika, şu anda kıtada nükleer elektrik üreten tek ülke. Toplam elektrik kapasitesi 1.854 MW olan Koeberg Nükleer Güç Santrali’nin birinci ve ikinci üniteleri sırasıyla 1984 ve 1985 yıllarında devreye alındı.
Birçok Afrika ülkesi nükleer enerji üretimi geliştirmeye ilgi göstermiş olsa da, bu planlar farklı uygulama aşamasında. Namibya, Togo, Burkina Faso ve diğer ülkeler (toplamda dokuz ülke) en erken aşamada, yani 1. Ön Aşamada.

Cezayir, Etiyopya, Fas, Nijer ve diğer birkaç ülke (toplamda on ülke), nükleer enerji dağıtım programını başlatmaya karar vermeden önce gerekli görüşmeleri başlattı. IAEA uzmanları bu aşamayı 1. Aşama olarak adlandırıyor. Gana, Kenya ve Nijerya ise 2. Aşama’da olup, önemli kararlar alındıktan sonra sözleşmeleri imzalamaya ve inşaata başlamaya hazırlanıyor.
3. Aşama, ilk nükleer enerji üretim projesinin uygulanmasıyla ilgili faaliyetlerin tamamlandığı anlamına gelir. Afrika’da yalnızca bir ülke -Mısır- bu aşamada. Mısır’ın nükleer sektördeki faaliyetleri, IAEA raporunda bir başarı öyküsü olarak anılıyor.
Mısır, Afrika’da şu anda nükleer güç santral inşaatı devam eden tek ülke. Rosatom tarafından inşa edilen, VVER-1200 reaktörlü dört üniteli El Dabaa Nükleer Güç Santrali, tamamlandığında 4,8 GW toplam kapasitesiyle Afrika’nın en büyük ve en güçlü nükleer güç santrali olacak. Bu nükleer güç santralinin ülkenin enerji ihtiyacının yaklaşık %10’unu karşılaması bekleniyor. Proje, ülkede nükleer bilimin, mühendislik uzmanlığının ve iş gücü yeterliliğinin gelişimine katkıda bulunarak şimdiden binlerce istihdam yarattı.
Mısır, El Dabaa inşaat projesi kapsamında IAEA ile iş birliği yapıyor. Ülke, Entegre Nükleer Altyapı İncelemesi (INIR) görevi, saha ve dış etkinlik tasarımı (SEED) görevi ve teknik güvenlik incelemesi dahil olmak üzere birçok IAEA akran değerlendirme görevine ev sahipliği yaptı. Taraflar, ilk ünite ticari faaliyete geçmeden önce ek görevler ve faaliyetler yürütmeyi planlıyor.
Rapora göre, Afrika ülkelerindeki toplam elektrik üretim kapasitesinin 2030 yılına kadar %47, 2050 yılına kadar ise yaklaşık yedi kat artması öngörülüyor. İyimser senaryoda, nükleer üretim kapasitesinin 2022 yılındaki toplam nükleer kapasiteye kıyasla 2030 yılına kadar üç kattan fazla, 2050 yılına kadar ise on kattan fazla artması bekleniyor. Kötümser senaryoda ise nükleer kapasitenin 2030 yılına kadar yaklaşık iki katına, 2050 yılına kadar ise 2022 yılı seviyesine göre beş katına çıkması bekleniyor. Ancak, bu kadar yüksek rakamların düşük baz etkisinin bir sonucu olduğu anlaşılmalı.
Uluslararası Atom Enerji Ajansı’na (UAEA) göre, 2050 yılına kadar Afrika’daki elektrik üretim kapasitesi yaklaşık yedi kat, nükleer üretim kapasitesi ise on kattan fazla artabilir.
Zorluklar ve çözümler
Afrika hükümetlerinin nükleer kapasiteyi devreye sokma isteği çeşitli türden bir dizi zorlukla karşı karşıya.
Teknik bir zorluk, yerel elektrik şebekelerinin büyük kapasiteli nükleer santralleri entegre etmeye hazır olmamasıdır. Raporda, ajans uzmanları küçük modüler reaktörlerin (SMR’ler) değerlendirilmesini öneriyor. Raporda, “Nükleer teknoloji geliştikçe, küçük elektrik şebekelerine veya daha küçük ekonomilere sahip Afrika ülkeleri SMR’leri değerlendirebilir, çünkü bu teknoloji daha az miktarda ön sermaye, daha düşük elektrik üretimi ve daha hızlı dağıtım vaat ediyor, bu da SMR teknolojisini bu ülkelerin çoğu için ideal kılıyor” denildi.
Ancak raporun yazarları, SMR segmentinde şu anda ticari olarak uygulanabilir bir teklif bulunmadığına inanıyor. Ancak, RITM-200 reaktörlü bir SMR nükleer güç santralinin inşası için dünyanın ilk ihracat sözleşmesinin imzalandığını da hatırlatmakta fayda var: Rosatom ve Özbekistan, sözleşmeyi Mayıs 2024’te imzaladı. Ayrıca Rosatom, Afrika ülkeleri dahil olmak üzere çeşitli ülkelerle SMR inşası konusunda aktif olarak görüşmeler yürütüyor.
Afrika ülkelerinde nükleer güç santral inşasının -küçük ölçekli olanlar dahil- önündeki en önemli sorun finansman eksikliği. IAEA uzmanlarının tahminlerine göre, en kötümser senaryo hedeflerine bile ulaşmak 100 milyar ABD dolarının üzerinde bir meblağ gerektirecek. Bir Afrika ülkesinde nükleer güç santral finansmanının başarılı bir örneğini, yine Mısır’ın El Dabaa Nükleer Güç Santrali oluşturuyor. Raporda, “Diğer gelişmekte olan piyasalardaki ve düşük ve orta gelirli ülkelerdeki diğer nükleer güç santral projelerine benzer şekilde, Mısır’ın El Dabaa projesi de tedarikçisi Rusya Federasyonu’ndan uygun faiz oranları ve uygun geri ödeme süreleriyle önemli imtiyazlı krediler alıyor. Böyle bir tedarikçi finansmanı, eğer mevcutsa hem temiz enerjiye hem de iklim yatırımına çok ihtiyaç duyulan Afrika ülkelerinde nükleer enerjinin gelişimini daha da ileriye taşıyacak” ifadeleri kullanıldı.
IAEA, Dünya Bankası ile iş birliğine de büyük umut bağlıyor. 26 Haziran 2025’te, ajans ve Dünya Bankası Grubu, nükleer enerjinin güvenli, güvenilir ve sorumlu kullanımını destekleyen bir ortaklığı resmileştirdi. Bu ortaklık kapsamında Dünya Bankası, mevcut nükleer enerji ünitelerinin hizmet ömrünün uzatılmasına katkıda bulunmayı ve güç sistemlerinin ve ilgili altyapının modernizasyonunu desteklemeyi amaçlıyor. Ayrıca, küçük ve orta ölçekli reaktörlerin potansiyelini artırmak için de çalışacak. Raporda, “Anlaşma, nükleer enerji sektörüne doğrudan finansal kaynak akışını değiştirecek ve etkileyecek. Anlaşma ayrıca, Afrika ülkelerinin nükleer enerji programlarına gerekli finansmana erişmeleri için yeni yollar açan diğer çok taraflı bankaların daha geniş bir katılımını teşvik edebilir. Bu, Afrika’daki mali açıdan kısıtlı ekonomilere nükleer enerji programlarını finanse etmek için daha fazla kaynak sağlayacak” denildi.
IAEA ayrıca maliyetleri düşürmek ve riskleri paylaşmak için çeşitli yollar öneriyor. Bunlardan biri, SMR’ler için bir “sipariş defteri” oluşturmak. Bu çözümün özü, elektrik satışlarını garanti altına alacak potansiyel tüketicilerden oluşan bir konsorsiyum oluşturmak. Güvenilir bir elektrik alımı, proje fizibilitesini artıracak ve paydaşlar arasında riskleri paylaşırken birden fazla kaynaktan finansman ve profesyonel çekecektir.
İkinci seçenek, madencilik şirketlerini finansmana dahil etmek; çünkü madencilik şirketleri geleneksel olarak büyük elektrik tüketicileri konumundalar ve faaliyetleri için güvenilir güç kaynağına büyük ilgi duyuyorlar.
Raporun yazarları, “Afrika ülkeleri hızlı nüfus artışı ve sanayileşme deneyimi yaşadığından, nükleer enerji sadece giderek daha fazla güvenilir ve düşük karbonlu bir çözüm olarak değil, aynı zamanda sosyoekonomik kalkınmayı ve uzun vadeli enerji bağımsızlığını desteklemenin bir yolu olarak görülüyor” diyorlar. IAEA, Afrika ülkelerinde nükleer enerji projelerinin hayata geçirilmesini hızlandırmaya yardımcı olabilecek çeşitli uzmanlık desteği sunuyor.

