Önümüzdeki 100 Yıla Yetecek Kadar Uranyum
Bültene Abone Olun
Abone ol
#265Mayıs 2023

Önümüzdeki 100 Yıla Yetecek Kadar Uranyum

içindekilere geri dön

Geçtiğimiz Nisan ayı başlarında, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ve Nükleer Enerji Ajansı (NEA), “Uranyum 2022: Kaynaklar, Üretim ve Talep” konulu ortak raporlarını yayınladılar. Kırmızı Kitap olarak da bilinen raporda, 2020’nin sonuçları ve bir önceki rapordan bu yana geçen iki yıldaki değişiklikler ele alınırken, uranyum sektörünü etkileyen yakın tarihli olaylar da analiz edildi. Bu olaylar arasında Avrupa’daki enerji krizi, tedarik zincirinde yaşanan aksamalar ve U3O8’in yaklaşık 50-51 USD/lb’ye çıkan fiyat artışı yer alıyor. Tüm bu faktörler daha yüksek maliyetli rezervlerin çıkarılmasını ekonomik olarak mümkün kılarken, 100 yıla kadar olan süreçteki nükleer yakıt tedarikini de güvence altına alıyor.

2022 yılının sonlarında yayınlanması gereken OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) Nükleer Enerji Ajansı (NEA) küresel uranyum endüstrisi raporu gecikmeli yayınlansa da raporlama yılı değişmedi.

Kaynaklar

Küresel çapta uranyum kaynakları, 2019-2020 yıllarını kapsayan dönemde önceki iki yılda görülen yüzde 1’lik artışın aksine yüzde 2 oranında geriledi. Aynı zamanda daha düşük üretim maliyetli kaynakları da içeren 260 ABD doları/kg uranyuma (100 ABD doları/lb U3O8) kadar maliyet kategorisinde tanımlanmış kaynaklar, 152.900 ton (yüzde 1,9) azalarak 8 milyon tonun biraz üzerinde uranyumdan 7,92 milyon tonun biraz altına düştü.

En keskin düşüşler, makul şekilde güvence altına alınan kaynaklarda (belirlenen kaynakların bir kısmı) meydana geldi ve <40 ABD doları /kg U kategorisi kaynaklar yüzde 38,6 oranında düşerek 744.500 ton seviyelerinden 457.200 ton seviyesine geriledi. Diğer kategori kaynakları, <80 ABD doları/kg U kategorisinde yüzde 2,6 (1,21 milyon tona düştü), <130 ABD doları/kg U kategorisinde yüzde 0,6 (3,81 milyon tona düştü) ve <260 ABD doları/kg U kategorisinde yüzde 0,7’lik (4,69 milyon tona düştü) bir gerileme görüldü. Raporda şu ifadelere yer verildi: “Düşüşler, öncelikle madencilik tüketiminin ve Kazakistan ve Kanada’daki kaynakların maliyet kategorisinin yeniden tahsis edilmesinin bir sonucuydu. Bu ve diğer uranyum üreten ülkelerdeki düşüşlere ayrıca, eşik derecelerdeki değişiklikler, güncellenmiş geri kazanılabilir bilgileri, para birimi enflasyon etkileri ve önceden tanımlanmış uranyum kaynaklarının yeniden değerlendirilmesi de etki etmiştir.” Yeniden değerlendirme Kanada’nın <40 ABD doları/kg U maliyet kategorisinde kaynaksız kalmasına neden oldu. Bu kaynakların sadece Arjantin (2400 ton), Brezilya (138100 ton), Çin (73200 ton), Kazakistan (502000 ton), İspanya (8100 ton) ve Özbekistan'da (52100 ton) olduğu iddia ediliyor. Ancak raporda, “bazı ülkelerin, esas olarak gizlilik endişeleri nedeniyle düşük maliyetli kaynak tahminleri bildirmezken, uranyum madenciliğine hiç ev sahipliği yapmamış veya yakın zamanda ev sahipliği yapmamış diğer ülkelerin madencilik maliyetlerini hafife alıyor olmasından” ötürü, en düşük iki maliyet kategorisindeki verilerin dikkatli bir şekilde ele alınmasına vurgu yapılıyor.

Üç yüksek maliyetli kategorideki kaynaklara gelince (40 ABD doları ila 260 ABD doları/kg U), bunlar Rusya, Ukrayna, Kazakistan ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde azaldı. Moğolistan, Çin ve Türkiye’de kaynak tahminleri yenilendi. Guyana, Macaristan, Hindistan, Malavi, Moritanya, Moğolistan, Namibya, Nijer ve Paraguay, devam eden keşifler ve yeni keşifler nedeniyle aynı kaynak kategorilerinde artışlar bildirdi.

Makul bir şekilde güvence altına alınan geri kazanılabilir kaynakların en düşük maliyetli kategorisinde ISL’ye uygun kaynakların (457.300 tondan 291.560 ton) hakimiyeti bulunuyor. Yeraltı madenciliğinin rolü, daha yüksek maliyetli üç kategoride büyüyor: 1,21 milyon tonun 549.600 tonu <80 USD/kg U kategorisinde; 3,81 milyon tonun 2,14 milyon tonu <130 ABD doları/kg U kategorisinde ve 2,62 milyon tonu <260 ABD doları/kg U kategorisinde 4,69 milyon tondur. Yığın liçingin payı, bu teknolojiye uygun kaynakların sırasıyla 268.220 ton ve 323.570 ton olarak tahmin edildiği iki üst kategoride de artıyor. Keşif

Her ülke gerekli verileri paylaşmadığından, arama maliyetlerinin güvenilir tahminlerini yapmak kolay olmuyor. Raporda şöyle deniyor: “Bazı ülkeler yurtiçi harcamaları rapor etmediği veya bu harcamaları yakın zamanda rapor etmediği için veriler eksiktir. Kanada ve Avustralya’daki özel şirketlerin yerli olmayan yatırımlar yaptıkları ve muhtemelen yabancı uranyum arama ve geliştirme faaliyetlerinde önde gelen yatırımcılar oldukları biliniyor, ancak bu hükümetler tarafından son birkaç yıldır herhangi bir bilgi rapor edilmedi.” 2008’den bu yana sadece dört ülke (Çin, Fransa, Japonya ve Rusya) yerli olmayan uranyum arama harcamalarını açıkladı ancak Çin bu veriyi mevcut baskı için bildirmedi. 2019’da ve görünüşe göre 2020’de, yabancı uranyum arama faaliyetlerine yapılan yatırımlar en az 2014’ten bu yana en düşük seviyesindeydi. O yıl, yabancı arama harcamaları yaklaşık 801 milyon ABD dolarıydı ve 2019’da 14 kat düşerek 56,82 milyon ABD doları oldu.

2019 ve 2020 yıllarında yurt içi arama harcamalarına ilişkin bilgiler 19 ülke tarafından güncellendi. 2015 yılına kıyasla yüzde 71 düşüşle 2015 yılında 876,5 milyon ABD doları olan yatırım, 2020 yılında 251,3 milyon ABD dolarına geriledi. Ancak, ülke 2020 için bu verileri raporlamadığı için ikinci rakam Çin’in harcamalarını içermiyor. 2019’da Çin, yerli uranyum arama yatırımı (154 milyon ABD doları) açısından ikinci sırada yer aldı.

19 ülke arasında uranyum arama harcamalarında 2019’da 210,7 milyon ABD doları ve 2020’de 140,88 milyon ABD doları yatırımla Kanada başı çekiyor. Hindistan 2019’da 66,17 milyon ABD doları ve 47,81 milyon ABD doları yatırımla 2020’de ikinci sırada yer alıyor. Dünya çapında bilinen toplam harcamalar 2019’da 508,47 milyon ABD doları ve 2020’de 251,31 milyon ABD doları olarak gerçekleşti.

Yayınlanan yeni Kırmızı Kitap, ülkeye göre sondaj verilerini sunan bir tabloya da yer veriyor. Bu veriler, dokuzu kısmen de olsa 15 ülke tarafından rapor edildi. Tablo, 2018-2021’de yalnızca Namibya ve Mısır’ın sondaj faaliyetlerini artırdığını, geri kalan ülkelerin ise ya sürekli olarak azalttığını ya da çok az değişiklik gösterdiğini işaret ediyor. Veriler parça parça olsa da söz konusu dönemde sondajda “küresel ortalamada” bir düşüş olduğu görülüyor.

Ayrıca raporda 2021 yılı uranyum arama ve sondaj harcamalarına ilişkin bilgiler de yer alıyor. Öncü ve eksik veriler bile bir yıl öncesine göre hem uranyum aramalarına daha fazla para yatırıldığını hem de daha fazla sayaç açıldığını gösteriyor.

Talep

Toplam kurulu gücü 393 G olan mevcut 442 nükleer güç reaktörü için yılda yaklaşık 60,1 bin ton uranyuma ihtiyacımız var (çalışan her 1 GW kapasite için yaklaşık 150 ton). Küresel nükleer enerji endüstrisi için düşük durum senaryosu, 2040 yılına kadar 394 GW kurulu kapasitenin faaliyete geçeceğini varsayıyor. Yüksek durum senaryosu, bu rakamı 2020’ye göre yüzde 70 artışla 677 GWe’ye koyuyor. Buna göre, uranyum talebi de artarak düşük durumda yılda 63 bin tona, yüksek durumda ise 108,2 bin tona ulaşacak. Kurulu kapasitedeki en büyük büyümenin Doğu, Orta ve Güney Asya ile Orta Doğu’da olması bekleniyor. Avrupa’da nükleer kapasite, düşük senaryoda dörtte bir oranında düşerek en iyi ihtimalle mevcut seviyelerinde kalacak. Afrika, Orta ve Güney Amerika’nın ılımlı bir büyüme göstermesi bekleniyor. Kuzey Amerika’da beklentiler, 2020 seviyelerine göre yüzde 42’lik bir kapasite düşüşünden yüzde 3’lük bir büyüme arasında değişiyor.

Arz/Talep İlişkisi

Kırmızı Kitap’ın bu bölümünde, nükleer santrallerin ihtiyaçlarının karşılanması için yeterli uranyum olup olmadığı ve bunun ne kadar süreyle bulunduğu sorusuna cevap veriliyor.

Uzmanlar, doğal uranyumun toplam reaktör ihtiyacı içindeki payının azaldığına da dikkat çekiyor. Örneğin bu pay 2019’da yüzde 86 iken 2020’de yüzde 79’a geriledi. Ancak düşen üretim nükleer santraller için yakıt arzını etkilemedi. Bu sıkıntı, sözde ikincil arz tarafından karşılandı. Bu tür ikincil tedarik, fazla devlet ve ticari envanterleri, kullanılmış yakıtın yeniden işlenmesini, yetersiz beslemeyi ve tükenmiş uranyum kuyruklarının yeniden zenginleştirilmesiyle üretilen uranyumun yanı sıra yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyumun harmanlanmasıyla üretilen düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum içerir. Bu bilgi ifşa edilmediği için bu tür ikincil arzı tahmin etmek zordur.

Arzdaki artışın arkasındaki diğer bir etken de fiyatların yaklaşık 50 ABD doları/lb U3O8’e yükselmesi idi. Etkisi ilk olarak söz konusu iki yıldan sonra hissedildiyse de 2040’a kadar olan dönem için bir tahmin oluşturulurken dikkate alındı. Ayrıca 2020’de pandeminin, 2021’de Avrupa’da yaşanan enerji krizinin ve yaptırımların neden olduğu tedarik zinciri kesintileri de göz önünde bulunduruldu. 2022’de Rusya üzerindeki baskı, alıcıları uranyum arzını güvence altına almak için uzun vadeli sözleşmeleri tercih etmeye yöneltti. Tüm bu faktörlerin bir araya gelmesi, uranyumun daha yüksek bir maliyetle üretilmesini ekonomik olarak uygun hale getirdi. Eskiden nükleer yakıt üretimi için uranyum madenciliği sadece 40 ABD doları/kg ila maksimum 80 ABD doları/kg maliyetle mantıklıyken, şimdi 130 ABD doları/kg’a kadar bir maliyetle uranyum üretmek ekonomik olarak mantıklı. Yazarın tahminlerine göre, uranyum fiyatı 2019-2020 seviyesinde (78 ABD doları/kg’ın altında) kalsaydı, <80 ABD doları/kg U kategorisinde belirlenen geri kazanılabilir kaynakların yüzde 80'i 2040 yılına kadar çıkarılmış olacaktı. Mevcut fiyat, daha yüksek bir maliyetle uranyum madenciliği yapılmasını mümkün kıldığından, <130 ABD doları/kg U kategorisinde belirlenen geri kazanılabilir kaynaklar yüzde 26 gibi düşük bir oranda azalacaktır. Raporda şu sonuca varılıyor: “Dolayısıyla, bu piyasa ve ekonomik koşullar göz önüne alındığında, .”

Ancak raporu kaleme alanlara göre, sadece uranyum fiyatının arttırılması yeterli değil. Yeterli uranyum arzını güvence altına almak için keşif, geliştirme ve üretimde zamanında yatırıma ve yüksek düzeyde uzmanlığa ihtiyacımız var.

Hızla değişen siyasi ve ekonomik ortam, dünyanın dört bir yanındaki ulusların nükleer enerjiye karşı tutumlarını yeniden gözden geçirmelerine neden oldu. Raporda, “bunun aynı zamanda değişen jeopolitik durumun getirdiği 2022’deki Avrupa’daki dramatik enerji krizinden kaynaklandığına dikkat çekilerek, Kırmızı Kitap’ın 2024 baskısı, bu gelişmelerin uranyum talebi ve arzı üzerindeki etkilerinin daha eksiksiz bir resmini sunmayı amaçlayacaktır” ifadelerine yer veriliyor.

Bu arada, devam eden değişiklikler nükleer enerji endüstrisine fayda sağlıyor. “Uranyum üretimindeki azalma, yavaşlayan yatırım ve nispeten düşük fiyatlar döneminden sonra, hızla gelişen pazar ve politika ortamının uranyum pazarının önümüzdeki on yıllarda önemli ölçüde genişlemesi için teşvik sağlayıp sağlamayacağını göreceğiz.