Nükleer, İstikrar Demek
içindekilere geri dön2022 yılı, küresel enerji karışımında nükleer enerjinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Başlangıçta nükleer enerjinin karbon içermeyen doğasına odaklanılırken, zamanla her tüketicinin cüzdanına hitap eden fiyat istikrarı öne çıktı.
Net sıfır hedefine katkının kabul edilmesi
Geçen yıl net sıfır hedefine ulaşmak için nükleer enerjinin ne kadar önemli olduğu hakkında çok konuşulsa da nükleer enerjinin önemine dair ilgili kanıtlar ancak bu yıl görülebildi.
AB’nin sürdürülebilir faaliyetler taksonomisine nükleer enerjinin dahil edilmesi buna yönelik en iyi örnek olarak verilebilir. Nükleer enerji projeleri için sürdürülebilirlik kriterleri bu yılın başlarında yayınlandı. Bu adımı, UNECE ve Ortak Araştırma Merkezi tarafından yürütülen titiz araştırmalar (iki kuruluş nükleer istasyonların güvenli olduğunu ve iklim üzerinde en az etkiye sahip olduğunu doğruladı), hararetli tartışmalar ve üst düzey politikacıların lehte ve aleyhteki mektupları izledi. Nihayet bunun ardından ilgili kriterler yetkili AB makamları tarafından onaylandı. Avrupa Taksonomisi, 2045 yılına kadar inşaat izni verilen nükleer santrallerin inşası, 2040’a kadar izin verilen genişletme amaçlı mevcut nükleer tesislerin değiştirilmesi ve yenilikçi teknoloji (dördüncü nesil reaktörler) gibi faaliyetleri içermektedir. Nükleer projeleri sürdürülebilir olarak kabul etme kriterleri 1 Ocak 2023’ten itibaren geçerli olacaktır.
Ancak nükleer enerjinin karbonsuz bir geleceğe katkısının tanınmasına öncülük eden Avrupa değildi, Çin ve Rusya nükleer enerjiyi çok daha önce ulusal sınıflandırmalarına dahil etmişlerdi. Ayrıca Rosatom, 2021’de Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin inşası için çok sayıda ‘yeşil’ finansman aldı. Her halükârda, diğer ülkeler genellikle Avrupa örneğini takip ediyor ve Avrupa Birliği’nden örnek alarak tercihli programlar benimsiyor. Örneğin, Kasım ayında Kanada hükümeti, yatırım vergisi kredilerinin uygulanabileceği teknolojiler listesine küçük modüler reaktörleri (SMR’ler) de dahil etti.
Nükleer enerji projelerinin AB Taksonomisine dahil edilmesinin, COP 27 organizatörlerini “nükleer” bir standı onaylamaya ittiğini varsayabiliriz. Rosatom Sürdürülebilirlik Direktörü Polina Lion, konuya ilişkin şunları söyledi: “Bildiğim kadarıyla hem Dünya Nükleer Birliği hem de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu böyle bir stant için defalarca başvuruda bulundu, ancak organizatörler bunu hiçbir zaman onaylamadı. Bu yıl yapılan başvuru nihayet onaylandı ve bunu olağanüstü bir başarı, küresel iklim değişikliği konferansı düzenleyicilerinin nükleer enerjiye ve nükleer enerjinin ekonominin karbondan arındırılmasındaki rolüne yönelik tutumlarını değiştirdiklerinin bir işareti olarak görüyorum.”
Söz konusu stant sadece organizatörler tarafından nükleer enerjiye olan takdiri simgelemekle kalmıyor, aynı zamanda ziyaretçilerin nükleer teknoloji yetenekleri hakkında daha fazla bilgi edinmeleri ve önyargılarından kurtulmaları için kendilerine bir fırsat sunuyor. Bu süreç tüm dünyada hız kazandı.
Enerji krizi
Enerji krizinin başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada neden olduğu yüksek fatura tutarları nükleer enerjiye yönelik ilginin başlıca sebeplerinden. Söz konusu enerji krizi, 2021 yılının ikinci yarısında başta doğal gaz olmak üzere enerji fiyatlarının artmaya başlamasıyla patlak verdi. Bu artış, 2022’de Rusya karşıtı yaptırımlarla birlikte daha da ivme kazandı. Geçtiğimiz ocak ayında 1.000 m³ başına yaklaşık 200 ABD doları olan doğal gazın fiyatı, 2022’de 3.000 ABD dolarına fırladı. 2022 Aralık ayı başlarında ise bu fiyat 1.000 m³ başına 1.500 ABD doları civarındaydı. Buna benzer artış elektrik fiyatlarında da yaşandı. Avrupa’da elektrik enerjisinin ortalama fiyatı krizden önce yaklaşık 50 EUR/MWh iken 2022 yılında 1.000 EUR/MWh’ye yükseldi. Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat’a göre, 2022’nin ilk yarısında hane dışı elektrik fiyatları Finlandiya’da 80 EUR/MWh ile Yunanistan’da 300 EUR/MWh arasında değişiyordu. 1 Aralık 2022 itibariyle, Power Exchange Central Europe platformunda elektriğin fiyatı 367,61 EUR/MWh idi.
Elektrik enerjisi işletme maliyetlerinin ve hane harcamalarının önemli bir bölümünü oluşturuyor, bu nedenle kamu, işletmeler ve hükümetler nezdinde fiyat istikrarı konusunun daha sık gündeme getirilmesi hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. ATOMEXPO-2022 Forumu’nda konuşan Rosatom’un Kurumsal Gelişim ve Uluslararası Ticaretten Sorumlu Birinci Genel Müdür Yardımcısı Kirill Komarov şunları söyledi: “Nükleer santraller 7/24 temiz enerji sağlayan tek kaynak olup bu santrallerin ürettiği elektriğin maliyeti hava durumuna veya emtia piyasasındaki dalgalanmalardan da bağımsızdır. Fosil yakıtla yapılan elektrik üretiminde, yakıt fiyatı toplam maliyetlerin %60 ila %80’ini oluşturur, bu nedenle fiyatlardaki herhangi bir artış elektrik fiyatlarına da anında yansır. Nükleer enerjiyle yapılan elektrik üretimde ise yakıtın payı elektrik maliyetlerinin %5’inden daha azdır, bu sayede de nükleer yakıt fiyatlarındaki artış elektrik fiyatlarına yansıması çok da fark edilecek bir artış yaratmaz.”
Kirill Komarov’un sözlerine katılan GDK Baimskaya Ltd Şti İcra Direktörü Georgy Fotin, şunları kaydetti: “Hangi güç kaynağını seçeceğimize karar verirken kömür, sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ve diğer kaynakları da inceledik ama nükleer enerjide karar kıldık. Bir finansal model oluşturma ve bunu bankalara gösterme imkânı biz yatırımcılar için çok önemli bir faktör.” Baimskaya, Chukotka Yarımadası’ndaki (Kuzeydoğu Rusya) altın ve bakır yatağı Peschanka’da büyük bir madencilik ve işleme tesisi olan Baimsky GOK’u işletmektedir. Rosatom tarafından tasarlanan iyileştirilmiş bir yüzen nükleer santralden elektrik enerjisi sağlanacak.
Uzun vadeli anlaşmalar yapmak Rosatom’un yaygın uygulamaları arasındadır. Örneğin, Rus nükleer şirketi ve Mısır’ın El Dabaa Nükleer Güç Santrali arasında, santralin tüm hizmet ömrü olan 60 yıllık süreyi kapsayan bir yakıt tedarik sözleşmesi imzalandı.
Santral tasarımından işletmeden çıkarmaya ve uranyum madenciliğinden kullanılmış yakıt yönetimine kadar eksiksiz bir teknoloji yelpazesi bu yöndeki istikrarın diğer bir yönünü teşkil ediyor. Basın toplantısında konuşan Kirill Komarov, Rosatom’un tüm bu teknolojileri sunabileceği ve bu teknolojileri tamamen işlevsel hale getirebileceği konusunda güvence verdi.
ATOMEXPO-2022 Forumu’nda söz alan ve nükleer üretimin başlıca avantajlarını özetleyen Macaristan Dış Ekonomik İlişkiler ve Dışişleri Bakanı Peter Szijjártó, şunları ifade etti: “Nükleer santraller, enerji üretiminin en dengeli, en öngörülebilir ve temiz kaynağıdır. Macaristan’da dört adet çalışır durumda reaktörümüz var ve yılda 100 milyon ton CO2 salınımını engelliyoruz. Paks NGS’deki yeni reaktörlerin devreye alınmasından sonra bu rakam daha da artacaktır. Ayrıca, nükleer enerji sayesinde, ülkemizdeki güvence altına alınmış elektrik fiyatları seviyesini koruyabiliyoruz. Enerji karışımınızda ne kadar çok nükleer varsa, mevcut enerji krizinde kendinizi o kadar güvende hissedersiniz.”
Yeni para
Dünya Nükleer Birliği (WNA) Genel Müdürü Sama Bilbao-y-Leon, nükleer enerjiye yapılan yatırımların yetersiz olduğuna inanıyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Müdür Yardımcısı Mikhail Chudakov, bu yetersizliği rakamlarla gözler önüne serdi. Önümüzdeki 30 yıl, 3 trilyon ABD doları yatırım gerektirecek, bu da önceki 30 yılda yapılan yatırımdan (0,5 trilyon ABD doları) altı kat daha fazla yatırım anlamına geliyor. Her yıl devreye giren nükleer santrallerin sayısı 3 ila 4 kat artmalı (karşılaştırma yapmak gerekirse, geçen yıl altı reaktör devreye alındı).
Beklentiler ne olursa olsun, ilk para akmaya başlar. WNA raporunda açıklanan yatırımlara ek olarak (Bülten’in Ekim sayısındaki ‘Fazla Söze Gerek Yok’ isimli makalemize bakın), başka birtakım yatırım beyanlarına değinelim.
Geçtiğimiz kasım ayında Hollanda medyasında yer alan haberlerde, faal durumdaki Borssele Nükleer Santrali yakınında inşa edilmesi planlanan iki büyük nükleer santral için 5 milyar avro bütçe ayrıldığı belirtiliyor. Yeni nükleer santrallerin en geç 2035 yılında işletmeye alınması hedefleniyor.
Kanada Altyapı Bankası (CIB), Kanadalı enerji şirketi Ontario Power Generation (OPG) ile bir anlaşma imzaladı ve Kanada’nın ilk küçük modüler reaktörü (SMR) için 970 milyon ABD doları taahhüt etti. CIB, tasarım mühendisliği, saha çalışmaları, uzun vadeli ekipman tedariki gibi konuları içeren projenin ilk aşamasına yatırım yapıyor.
Birleşmiş Milletler İklim Zirvesinde (COP 27) Amerika Birleşik Devletleri İhracat-İthalat Bankası (EXIM), Romanya’daki Cernavoda Nükleer Santrali’nin 3 ve 4’üncü üniteleri için proje öncesi mühendislik hizmetlerinin finansmanına yönelik iki ilgi mektubu yayınladı. Romanyalı nükleer operatör Nuclearelectrica tarafından yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Sunulan ön bilgilere dayanarak EXIM, mühendislik çarpanı programının (EMP) bir parçası olarak proje öncesi mühendislik hizmetleri için ABD ihracat sözleşmesinin 50.000.000,00 ABD Dolarına kadar finansmanını, ayrıca Cernavoda NGS’nin 3 ve 4’üncü ünitesinin Tamamlama Sözleşmesi için mühendislik ve proje yönetimi hizmetlerine yönelik ABD ihracat sözleşmesinin 3 milyar ABD dolarına kadar finansmanını değerlendirebilecektir.”
EXIM’in yalnızca “ana” ülkesinden gelen mal ve hizmetleri finanse ettiği unutulmamalıdır. Mühendislik ve proje yönetimi hizmetleri için “3 milyar dolara kadar” ifadesi aslında ABD teknolojisinin tercihi anlamına geliyor. Ancak, her şeyden önce, iki ünite inşa edilmesi planlanıyor ve bu ünitelerin inşası için 3 milyar dolar yeterli değil. İkincisi, Romanya’da mevcut tek nükleer santral olan Cernavoda nükleer santralinin iki ünitesi Kanada tasarımına göre inşa edildi. Bu noktadan hareketle, Romanya’nın yeni reaktörleri aynı ağır su teknolojisine göre inşa etmesinin daha makul olacağı düşünülebilir, çünkü bu tür reaktörlerin işletilmesine yönelik deneyime zaten sahipler. Üstelik bu teknolojiyle inşa edilen son ABD reaktörü 1963 yılında kapatılmıştı.
Ayrıca ABD Ticaret ve Kalkınma Ajansı (USTDA), Nuclearelectrica ve Nova Power & Gas tarafından yakın zamanda kurulan proje şirketi RoPower Nuclear SA’ya 14 milyon ABD doları tutarında hibe verdi. Söz konusu hibe, Romanya’nın ilk SMR nükleer santralinin geliştirme projesinin ilerletilmesine yönelik ön mühendislik ve tasarım (FEED) çalışması kapsamında kullanılacak.
Rosatom ise her zamanki gibi nükleer enerji gelişimini somutlaştırdı. Bu yıl Rosatom, Tianwan NGS’nin sekizinci ünitesi, Xudabao NGS’nin dördüncü ünitesi ve Mısır’da yer alan El Dabaa NGS’sinde iki ünitede inşaat çalışmalarına başladı.
Nükleer santral inşa alanlarına ait en son haber, Angra 3’ün inşasına yeniden başlanan Brezilya’dan. Öncelikle, iç koruma kabuğunun betonlama evresinin tamamlanması planlanıyor. İnşaat işlerinin tamamlanmasına yönelik ihale yakında duyurulacak. 2 Aralık’ta İran, 300 megavatlık Karun nükleer santralinin inşaatına başladı. Basınçlı su reaktörü sistemiyle çalışacak santral İran’ın ilk SMR’si olma özelliği taşıyor (300 MW’a kadar kapasiteye sahip tüm reaktörler küçük kabul ediliyor).
Küçük modüler modası
Küçük modüler reaktörlere (SMR) yönelik artan talep, bu yıl hız kazanan başka bir trend. Küçük modüler reaktörler, düşük üretim çıktısı olan ülkeler, ada devletleri ve uzak bölgeler için oldukça cazip. Şebekeye bağlanabilen büyük proje sahipleri de fiyatlandırma istikrarını sağlamak için bir SMR’ler ile ilgileniyor.
Rusya, SMR teknolojisinde lider konumda. Şöyle ki, yüzer nükleer güç santrali “Akademik Lomonosov” iki yıldır faaliyette, Baimsky GOK’a güç sağlayacak yüzer güç üniteleri halihazırda yapım aşamasında ve Yakutistan’da karada yerleşik bir SMR projesi geliştirilmeye devam ediyor. ATOMEXPO-2022 Forumu’nda söz alan Kirill Komarov, “Küçük modüler reaktör, herhangi bir ülkenin enerji karışımında kendisine her zaman yer bulabilir” dedi.
Özetlemek gerekirse, bu yıl, nükleer enerjinin istikrar kelimesiyle neredeyse eşanlamlı hale geldiğini gösterdi. Bu ne anlama geliyor? Bu, her şeyden önce, volatilite risklerini azaltmaya yönelik nükleer yakıt ve bileşenlerinin tedariki için yeni uzun vadeli sözleşmeler anlamına geliyor, kaldı ki, bu yıl zaten bu yönde bir dizi örnek yaşandı. Ayrıca, gelecek yıl, nükleer enerjiye yönelik daha fazla inşaat kararı ve gerçekten tahsis edilmiş (sadece beyan edilmemiş) yatırımlar yapılacağını düşünebiliriz. Bu olumlu bir haber, çünkü yenilenebilir enerji teknolojisi tarihinin gösterdiği gibi, yatırımlar teknolojinin gelişimini ve ticari hale gelmesini teşvik eder. Sonuç olarak, inşaat maliyetleri düşer ve piyasada cazip teklifler ortaya çıkar.