Nükleer Zemin Kazanıyor
içindekilere geri dön2024 yılı boyunca küresel nükleer görünüşü şekillendiren ana eğilimler, kasım ayı sonunda Azerbaycan’da düzenlenen COP29’da ortaya çıktı. Nükleer enerjiye olan ilgi, nükleer kapasite ilavelerinin duyurulması ve proje finansmanının artırılmasıyla yükseliyor. Politika, küresel nükleer endüstriyi bölmeye devam ediyor, ancak Rusya yeni entegrasyon fırsatları başlatıyor.
İlgi uyandırıldı
Nükleer enerjinin, yeşil enerji dönüşümündeki rolü güçleniyor. Rosatom’da Kurumsal Gelişim ve Uluslararası İşlerden Sorumlu Genel Müdür Birinci Yardımcısı Kirill Komarov, bu eğilimi COP29’da yaptığı konuşmada şu sözlerle dile getirdi: “Rosatom, dünyanın birçok bölgesinde nükleer teknolojilere olan talebin arttığını görüyor. Giderek daha fazla ülke nükleer enerjiyi benimsemeye veya enerji karışımındaki payını genişletmeye çalışıyor. Nükleer üretimdeki artışa, büyük ve küçük nükleer enerji santralleri için gerekli miktarda çekirdek ekipmanı tedarik etmek üzere üretim tesislerinin uygun şekilde genişletilmesi, personel eğitimi ve finans sektöründen destek sağlanması eşlik etmelidir. Tüm bunlar hükümetlerin ve işletmelerin güçlerini birleştirmesini gerektiriyor.” Kirill Komarov ayrıca, nerede faaliyet gösterirlerse göstersinler nükleer santrallerin hem düşük karbonlu enerji hem de enerji güvenliği sağladığını, onlarca yıl boyunca kilovatsaat başına öngörülebilir bir maliyetle güvenilir elektrik kaynakları olduğunu vurguladı.
Nükleer enerjiye artan ilgi forumda da yinelendi. Altı ülke – Türkiye, Kazakistan, Kenya, Kosova, El Salvador ve Nijerya – 2050 yılına kadar küresel nükleer enerji kapasitesini üç katına çıkarmayı hedefleyen 25 ülkeden oluşan bakanlar bildirgesine katıldı. Bu hedef bir yıl önce Dubai’deki COP28’de belirtilmişti. Bildirgeye imza atanlar şunları kabul ediyor: “OECD Nükleer Enerji Ajansı ve Dünya Nükleer Birliği’nin analizleri, aynı yıl küresel net sıfır emisyonlara ulaşmak için küresel kurulu nükleer enerji kapasitesinin 2050 yılına kadar üç katına çıkması gerektiğini gösteriyor.” Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) analizinin, 2050 yılına kadar küresel net sıfır emisyon senaryolarında nükleer enerjinin 2020 yılından 2050 yılına kadar iki kattan fazla artacağını işaret etmesi ve nükleer enerjinin azaltılmasının net sıfıra ulaşmayı daha zor ve maliyetli hale getireceğini göstermesi aynı derecede önemli.
Türkiye’nin halihazırda nükleer enerji kapasitesinin üç katına çıkmasına katkıda bulunduğu belirtilmelidir. Rosatom’un, toplam elektrik kapasitesi 4.800 MW olan dört üniteli bir nükleer enerji santrali inşa ettiği ülke burasıdır. Santralin her ünitesi bir VVER-1200 reaktörü ile donatılacaktır.
Kazakistan’ın girişime verdiği destek de lafta kalmıyor. Bu yılın ekim ayında, Kazakistan vatandaşları ülkede bir nükleer santral inşa edilmesi lehinde ulusal bir referandumda oy kullandı. Hükümet, teknoloji sağlayıcılardan gelen teklifleri incelemek için geçici bir komisyon kurdu. Nükleer sektörde uzun zamandır Kazakistan’ın güvenilir ortağı olan Rusya, bir nükleer santral inşası için Rus nükleer teknolojileri, bakım hizmetleri ve eğitim desteği sağlamaya hazır olduğunu defalarca beyan etti.
Finansman teklifleri
Nükleer proje finansmanı, sektör için hassas bir noktadır. Fukuşima kazasından sonra, nükleer uzun süre yatırımcılar tarafından tercih edilmedi. Bu yaklaşım ancak bu yıl belirgin bir eğilimin ortaya çıkmasıyla yakın zamanda değişmeye başladı.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) Genel Müdürü Rafael Grossi, COP29’da, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Başkanı Odile Renaud-Basso ile bir mutabakat zaptı imzaladı. Rafael Grossi, “EBRD gibi finansal kuruluşlarla iş birliği, düşük karbonlu bir gelecek için gereken yatırımları çekmek ve nükleer enerjinin istisnai faydalarını herkes için güvenli, sürdürülebilir ve uygun fiyatlı hale getirmek için elzemdir” dedi.
Eylül ayının başında New York’ta düzenlenen İklim Haftası’nda 14 finans kuruluşu, temiz elektrik üretimini hızlandırmak için nükleer enerji üretimini artırma ve nükleer endüstriyi bir bütün olarak genişletme yönündeki uzun vadeli hedeflere desteklerini dile getiren açıklamalarda bulunmuştu.
Bu yıl, bilişim teknolojisi (IT) devlerinin ilk kez bu sektöre yatırım yapmaya ilgi göstermesiyle nükleer sektör için de dikkat çekici bir yıl oldu. Örneğin Google, henüz konuşlandırılmamış, toplam kapasitesi 500 MW olan küçük modüler reaktörlerden (SMR) oluşan bir filodan elektrik enerjisi satın almak için Amerikalı Kairos Power şirketiyle bir anlaşma imzaladı (anlaşmanın finansal şartları açıklanmadı). Amazon, X-energy için 500 milyon ABD doları tutarında bir finansmana öncülük etti. Microsoft, Three Mile Island nükleer eneji santralinden enerji satın almak için ABD’li enerji şirketi Constellation ile 20 yıllık bir anlaşma imzaladı. Ancak santralin önce yeniden başlatılması gerekiyor ve bunun için ilk tahminlere göre mevzuatla ilgili onaylarının alınması ve 1,6 milyar ABD doları tutarında finansman gerekiyor.
Rafael Grossi’nin EBRD ile mutabakat zaptını imzaladıktan sonra sosyal medyada yaptığı paylaşıma bakılırsa, finans çevrelerinin nükleer endüstriye desteği hala arzu edilen seviyeden çok uzak: “Finans kuruluşları piyasanın talep ettiği şeye uyum sağlamalı ve ayak uydurmalı ve nükleere yönelik açık bir talep var. Düşük karbonlu teknoloji finansmanı konusunda düzenlenen COP29 etkinliğinde, 2050 yılına kadar küresel nükleer kapasiteyi üç katına çıkarmak için sermayenin acilen devreye sokulması ihtiyacını vurguladım.”
Avrupa’daki Faaliyet
Avrupa, yukarıda özetlenen iki eğilimin nasıl ortaya çıktığını gösteren açıklayıcı bir örnektir. Birkaç yıl önce, birçok Avrupa ülkesi nükleere sıcak bakmıyordu, ancak yaklaşım değişiyor ve bazı projelerin şimdiden finansmanı hazır.
COP29’da, Rumen enerji şirketi Nuclearelectrica’nın iştirakı olan EnergoNuclear, CANDU reaktörlerine sahip Cernavodă nükleer enerji santralinin 3’üncü ve 4’üncü ünitelerinin inşası için ABD, Kanada ve İtalyan şirketlerinden oluşan bir konsorsiyumla bir EPCM sözleşmesi imzaladı. Proje için gerekli para da ABD, Kanada ve İtalya’nın 7 milyar ABD dolarından fazla ihracat finansmanı teklif etmesiyle toplandı.
İlk nükleer santralini inşa etmeyi planlayan Polonya’ya da finansal destek sağlanacağı teyit edildi. Üç adet AR1000 reaktörlü nükleer santralin Polonya’nın kuzeyinde (Baltık Denizi kıyısında) inşa edilmesi bekleniyor. ABD Eximbank 17 milyar ABD doları sağlamakla ilgilendiğini açıklarken, Polonya hükümeti yaklaşık 15,7 milyar ABD doları tahsis etme sözü verdi ve ABD Uluslararası Kalkınma Finansmanı Kuruluşu (DFC) 970 milyon ABD dolarının üzerinde bir niyet mektubuna imza attı. Ancak, Amerikan bankalarıyla yapılan bu anlaşmalar hala başlangıç aşamasında olup, vaat edilen toplam tutar, maliyeti 40 milyar ABD doları olması beklenen yeni inşaatı finanse etmek için yeterli değil.
Macaristan’daki Paks II, Avrupa’nın en gelişmiş nükleer inşaat projesidir. Rosatom tarafından inşa edilen Paks II, VVER-1200 reaktörlü iki güç ünitesine sahip olacak. Temel betonlaması için sahada çok fazla çalışma yapıldı. Şimdiye kadar işçiler yeraltı suyunun girişini önlemek için sugeçirmez bir örtü yerleştirdiler, kazı ve zemin sıkıştırma işlemlerine, ek binaların inşasına devam ediyorlar. İlk betonun 2025 yılının ilk çeyreğinde dökülmesi bekleniyor.
Gelişmiş reaktör bölgesi
Nükleer camiayı bölme girişimleri devam ediyor. ABD ve İngiltere, mevcut anlaşmanın Şubat 2025’te sona ermesinden sonra 4’üncü Nesil Uluslararası Forum’un (GIF IV) devam etmesini sağlayacak bir çerçeve anlaşma imzaladı. İmzalanmasının ardından, GIF IV’ün Rusya’yı gelecekteki nükleer AR-GE iş birliklerinin dışında tutacağı belirtildi.
ABD’de ve özellikle GIF IV’te ‘lider rol’ üstlenmeyi amaçlayan İngiltere’de gerçek anlamda gelişmiş reaktör teknolojilerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasındaki yavaş ilerleme göz önüne alındığında, anlaşma yalnızca bir utanç duygusuna neden olabilir. Örneğin, şu anda İngiltere’de iki ünite inşa ediliyor, ancak her ikisi de Fransa’nın devlet enerji şirketi EDF tarafından yapılıyor. İngiltere, büyük reaktörler için gelişmiş teknolojiye sahip değil. ABD’de ise çok sorunlu Vogtle 3 ve 4’ün nihayet devreye alınmasından sonra yapım aşamasında reaktör bulunmuyor.
Rosatom’un, ‘4’üncü Nesil’ terimini nasıl yorumladığı küresel nükleer endüstri için temel öneme sahip. Bu yılın nisan ayında Rusya’nın Soçi kentinde düzenlenen Atomexpo forumunda, bu terimin ne olduğu konusunda hararetli bir tartışma yaşandı. Rosatom Yeni Nükleer Enerji Ürünleri Genel Müdür Birinci Yardımcısı Alexander Lokshin forumda, 4’üncü Nesil’in sadece reaktörleri değil, aynı zamanda günümüz nükleer endüstrisinin iki temel sorununu ele alan, atıkları en aza indiren ve doğal uranyumda bulunan enerjinin kullanımını en üst seviyeye çıkaran sistemleri de içermesi gerektiğini söyledi. Bu, Rusya’da inşa edilen deneysel bir enerji üretim tesisinin izlediği ilkedir. Tesis, hızlı bir nötron BREST-OD-300 reaktörü, yakıt yeniden işleme ve yakıt üretim modüllerini içerecektir.
Önemli olan Rosatom’un yeni bir nükleer enerji platformu başlatmış olmasıdır. Ekim ayında, BRICS’e üye ülkelerin en büyük nükleer şirketlerin ve kuruluşlarının başkanları ilk toplantılarını Moskova’da yaptı. Rosatom Genel Müdürü Aleksey Likhachev, toplantıda yeni birliğin amacını, “Nükleer teknolojilerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasını destekleyen şirketler, profesyonel nükleer topluluklar ve STK’lardan oluşan gönüllü bir ittifak olan BRICS Nükleer Platformu altında güçlerimizi birleştirmeyi öneriyoruz” diye açıkladı. Yeni platformun temel amacı, BRICS ve BRICS+ pazarlarında sivil nükleer teknolojinin enerji ve enerji dışı uygulamalarında en iyi uygulamaları ve gelişmiş yaklaşımları tanıtmak, teşvik etmek ve nükleer projeleri teşvik edecek mekanizmalar ve modeller geliştirmek. Brezilya Nükleer Endüstriyi Geliştirme Derneği (ABDAN) Denetleme Kurulu Başkan Yardımcısı Orpet Peixoto, girişime destek amacıyla düzenlenen forumda, “Yeni birlik kapsamındaki iş birliğinin BRICS ve BRICS+ ülkeleri için verimli olacağından eminim” dedi.
Ayrıca, Rosatom İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Tatyana Terentyeva, COP29’da iklim değişikliği eğitimi konulu gençlik oturumunda uluslararası bir mentorluk ve iş birliği platformu sundu. Tatyana Terentyeva, “Platform, gençlerin bilgi, hayal ve görüşlerini paylaşmalarını, hemfikir insanlarla tanışmalarını ve hatta gelecek nesiller için liderlik rolleri üstlenmelerini sağlayacak. Genç liderler, geleceğin enerji görünümünün temel taşlarıdır ve onların coşkusu en karmaşık sorunları çözebilir” diye konuştu. Tatyana Terentyeva, oturum katılımcılarını Rus nükleer endüstrisinin 80. yıl dönümüne adanacak Dünya Atom Haftası 2025’i ziyaret etmeye davet etti.