Nükleer, Finansmana İhtiyaç Duyuyor
içindekilere geri dönBu yılki BM Taraflar Konferansı’nda (COP28) da belirtildiği üzere, nükleer enerjiye yeterli kaynak ayrılmıyor. Sonuç olarak, her geçen yıl artan ihtiyaca yönelik temiz ve güvenli elektrik üretme potansiyeli henüz gerçekleştirilemedi. Nükleer üretimin karşılanabilir olması için sektörün uzun vadeli, ucuz ve güvenilir finansmana ihtiyaç bulunuyor.
Üçe katlamaya yönelik iki bildiri
COP28’de nükleer üretimin üç katına çıkarılmasına ilişkin iki bildiri imzalandı. Bunlardan ilkine 22 ülkeden üst düzey yetkililer imza attı. Yüzyılın ortalarına kadar dünya çapında sıfır sera gazı emisyonuna ya da karbon nötrlüğüne ulaşmak ve sıcaklık artışını 1.5℃ ile sınırlamak için üç kat artış gerekiyor.
İmza atanlar her bir katılımcının farklı yerel koşullarını kabul ederek, nükleer enerji kapasitesini 2020’den 2050’ye kadar üç katına çıkarmaya yönelik küresel bir hedef doğrultusunda birlikte çalışmayı ve nükleer güç santrallerinin sorumlu bir şekilde ve en yüksek güvenlik, sürdürülebilirlik ve nükleer silahların yayılmasını önleme standartlarına uygun olarak işletilmesini ve yakıt atıklarının uzun vadede sorumlu bir şekilde yönetilmesini sağlamak için yerel önlemler almayı da taahhüt ettiler. İmzacılar ayrıca, yenilikçi finansman mekanizmaları da dahil olmak üzere nükleer enerjiye yatırımı harekete geçirmeyi amaçlıyor ve Dünya Bankası ile diğer uluslararası finans kuruluşlarının hissedarlarını, kuruluşlarının enerji kredisi politikalarına nükleer enerjinin dahil edilmesini teşvik etmeye davet ediyor.
Nükleer kapasitenin 2050 yılına kadar üç katına çıkarılmasına ilişkin ikinci bildiri olan Net Sıfır Emisyon için Nükleer Endüstri Taahhüdü, aralarında Rosatom’un da bulunduğu 140 ülkede faaliyet gösteren 120’den fazla şirket tarafından imzalandı
Net Sıfır Emisyon için Nükleer Endüstri Taahhüdünü imzalayanlar, “nükleerin diğer temiz enerji kaynaklarıyla eşit iklim finansmanına erişimini sağlayarak, hükümetlerin nükleer kapasitenin dünya çapında yaygınlaşmasını mümkün kılabileceğini” kabul ediyorlar. Ayrıca “hükümetlerden, Dünya Bankası’ndan ve çok taraflı kalkınma bankalarından nükleer enerjinin diğer temiz enerji kaynaklarıyla eşit iklim finansmanına erişimini sağlamalarını da istiyorlar.” Bu mali destek sayesinde nükleer endüstri, dünya çapında daha fazla kapasite kullanarak iklim değişikliğinin azaltılmasına olan katkısını arttıracak.
Dünya Nükleer Birliği Genel Direktörü Sama Bilbao y León Net Sıfır Nükleer Endüstri Taahhüdünün imzalanmasına ilişkin olarak şunları belirtti: “Artık ilerlemenin zamanı geldi. Gelin azmimizi pragmatik politikalara, iyi niyetimizi uygun maliyetli finansmana ve son teslim tarihlerini yeni nükleer enerji projelerinin zamanında ve bütçe dahilinde teslimine dönüştürelim.”
Rosatom Kalkınma ve Uluslararası İş Geliştirmeden Sorumlu Birinci Genel Müdür Yardımcısı Kirill Komarov da “İklim değişikliğinin üstesinden gelmenin acil bir ihtiyaç olduğunun farkındayız. Nükleer enerji, karbonsuzlaştırma hedeflerine ulaşmak için kanıtlanmış, hızlı ve sürdürülebilir bir çözüm teşkil ediyor. Net Sıfır Emisyon İçin Nükleer Endüstri Taahhüdünü destekleyerek, 2050 yılına kadar nükleer kapasiteyi üç katına çıkarmak için hükümetler ve paydaşlarla iş birliği içinde çalışma taahhüdümüzü teyit ediyoruz” dedi.
Her iki taahhütte de Dünya Bankası’na atıfta bulunulması tesadüf değil. İklim değişikliği gibi küresel sorunların çözümüne katkıda bulunacak projeleri bu uluslararası finans kuruluşundan başka kim finanse edebilir ki?
Ayrıca, Dünya Bankası daha önce bir nükleer güç santralinin inşasını finanse etti. “Dünya Bankası’nın bir nükleer güç santralini finanse ettiği az bilinen bir gerçek. Banka, 16 Eylül 1959 tarihinde İtalya’da 150 bin kilovatlık bir nükleer güç santralinin inşası için 40 milyon ABD dolarına eşdeğer kredi verdi (Kredi 0235). Bu İtalya’nın ilk nükleer güç santraliydi ve Banka’nın kredisi inşaat maliyetinin neredeyse üçte ikisini finanse etti. Proje ayrıca inşaat işlerini, bir trafo merkezini ve yaklaşık 60 millik iletim hatlarını da içeriyordu.” Elbette, “Bu az bilinen bir gerçek” ifadesi en iyi ihtimalle hüzünlü bir tebessüme neden olabilir zira kredinin verilmesinden bu yana 60 yılı aşkın süre geçti, nükleer enerjinin küresel ekonomi için önemini teyit eden iki büyük enerji krizi patlak verdi ve atlatıldı, hatta yukarıdaki alıntının yapıldığı Dünya Bankası’nın Nükleer Enerji Kredisi broşürü iki baskı yaptı. Ancak bir nükleer santralin finanse edildiği ikinci bir vaka olmadı.
Bununla birlikte, nükleer güç santralleri inşa edilmeye devam ediyor, bu da santraller için para ayrıldığı anlamına geliyor. Rosatom yeni inşa konusunda küresel bir lider konumunda, bu nedenle en iyi deneyime sahip.
Finansman örnekleri
İki reaktörlü Belarus NGS’nin inşasını finanse etmek için hükümet destekli bir ihracat kredisi sağlandı. Rusya ve Belarus arasındaki kredi anlaşması 25 Kasım 2011 tarihinde imzalandı. Kredinin koşulları Temmuz 2020’de ve ardından Mart 2023’te değiştirilerek 2023 sonuna kadar kullanılabilir hale getirildi. Anapara, 1 Nisan 2024 tarihinden itibaren 6 ayda bir 30 eşit taksitte geri ödenecek. Faiz oranı karma orandan sabit orana (%3.3) dönüştürdü. Belarus NGS’nin her iki güç ünitesi de işletime alındı.
Bangladeş’teki Ruppur NGS’nin inşaatı da devlet destekli bir kredi ile finanse ediliyor. 2016’nın temmuz ayında Rus Hükümeti, 2017-2024 yılları arasındaki mal ve hizmet tedariki sözleşmelerinin her birinin %90’ına kadar olan kısmını karşılamak üzere 11,38 milyar ABD doları tutarındaki krediyi onayladı. Kredinin koşulları 10 yıllık bir ödemesiz dönem öngörüyor. Geri ödemeler 2027 yılında başlayacak ve 6 ayda bir yapılacak. İlk parti nükleer yakıt geçtiğimiz Ekim ayında Ruppur’a teslim edildi.
Rosatom, Türkiye’de Yap-Sahip Ol-İşlet (BOO) modeline göre inşa edilen Akkuyu NGS’yi finanse etmek için nükleer endüstri tarihinde ilk kez ticari bankalardan “sürdürülebilir” krediler aldı. Mart 2021’de Rosatom’un iştiraklerinden biri olan Akkuyu Nükleer A.Ş, Sovcombank’tan 7 yıl vadeli 200 milyon ABD doları ve 100 milyon ABD doları tutarında iki kredi temin etti. Aynı yılın Nisan ayında Otkritie Bank, şirkete 7 yıl vadeli 500 milyon ABD doları tutarında rotatif olmayan bir kredi imkânı sağladı. Kredi koşulları, Akkuyu Nükleer A.Ş’nin daha düşük faiz oranından yararlanabilmesi için belirli sürdürülebilirlik taahhütlerine uymasını gerektiriyor. Aralık ayında Akkuyu NGS’nin 1’inci Ünitesine devreye alma izni verildi.
Diğer seçenekler
Yeni nükleer santrallerin inşaatı için dünya çapında iki finansman modeli üzerinde duruluyor. Bunlar Fark Sözleşmesi (CfD) ve Düzenlenmiş Varlık Tabanı (RAB).
İlk mekanizmada hükümet yatırımcıya bir elektrik fiyatı garantisi veriyor. Bu hem bir risk hem de bir fayda barındırıyor. Eğer piyasa fiyatı garanti edilen fiyattan düşük olursa, hükümet aradaki farkı üretim şirketine tazmin ediyor. Ancak fiyat daha yüksekse, farkı üretici şirket ödüyor. Ancak proje sahibinin tüm ön inşaat maliyetlerini ve risklerini üstlenecek olması, bu finansman seçeneğinin dezavantajını oluşturuyor.
RAB modeli kapsamında, sermaye maliyetleri kısmen yeni tesislerin inşası sırasında nihai tarifelerin artırılması yoluyla tüketicilere yansıtılıyor. Sermaye maliyetlerinin diğer bir kısmı ise devlet tarafından karşılanıyor. Bu kombinasyon sayesinde geri ödeme süresi kısalıyor, tarifeler çok keskin bir şekilde artmıyor ve yatırımcı parasını geri alıyor. RAB’nin avantajlarından birini de yatırımın geri dönüş garantisinden dolayı daha düşük oranda kredi alma imkânı oluşturuyor.
RAB modeli ilk olarak İngiltere’de altyapı yatırımcılarını kazanmak için geliştirildi ve daha sonra diğer ülkelere yayıldı. Bu mekanizma, 1970’ler ve 1980’lerde ABD’de nükleer santrallerin finansmanında yaygın olarak kullanıldı. Bu projelerden bazıları başarılı olurken, diğerleri maliyet aşımları, tamamlanmada gecikmeler ve hatta vazgeçmelerle karşı karşıya kaldı. Westinghouse tarafından inşa edilen Virgil C. Summer Nükleer Güç Santrali’nin 2’nci ve 3’üncü üniteleri bu duruma üzücü bir örnek teşkil etmişti. Şirket, projedeki gecikmeler ve maliyet aşımları nedeniyle iflas etti ve ana hissedarı Japon Toshiba büyük zararlara uğradı ve varlıklarının çoğunu (Westinghouse dahil) satmak zorunda kaldı. Sonuç olarak V.C. Summer’ın sahipleri inşaatı durdurmaya karar verdi.
Bu iki model halen Birleşik Krallık’ta nükleer güç santrallerinin inşasını finanse etmek için kullanılıyor. Örneğin, Hinkley Point C CfD ile finanse ediliyor. Ancak santralin finansman sorunları bulunduğu da kabul ediliyor. Geçtiğimiz aralık ayında China General Nuclear Power Corp’un (CGN) tesisi finanse etmek için yaptığı ödemeleri askıya aldığı ve bu nedenle finansman yükünün tamamen Fransız EDF’ye kaydırılabileceği haberi geldi. Maliyet aşımları sözleşmede kararlaştırılan ve yatırımcının ödemeleri durdurmasına izin veren seviyeye ulaştığından CGN’nin bunu yapma hakkı bulunuyor. Bloomberg’e göre, projenin tamamlanması için İngiliz Hükümeti’nden mali yardım alınması gerekebilir.
Birleşik Krallık’ta RAB seçeneği Mart 2022’de kabul edilen Nükleer Enerji (Finansman) Kanun Taslağı ile düzenleniyor. Bu taslakla “Birleşik Krallık’ta yeni nükleer enerji santrallerinin finansmanı için yeni bir model oluşturulması” amaçlanıyor. Taslak özetinde şu ifadelere yer veriliyor: “Taslak, Düzenlenmiş Varlık Tabanı (RAB) modelinin kullanılması için bir çerçeve oluşturuyor. RAB modelinin, emeklilik fonları ve sigortacılar gibi özel yatırımcıların yeni nükleer projeleri finanse etmesine olanak sağlaması ve denizaşırı yatırımcılara olan bağımlılığı azaltması bekleniyor. RAB aracılığıyla finanse edilen yeni nükleer güç santralleri, maliyeti tüketicilere yansıtması beklenen elektrik tedarikçilerinden alınacak ücretle finanse edilecek.”
İngiliz düzenleme kurumu Gaz ve Elektrik Piyasaları Dairesi’nin Kasım 2023’te yaptığı açıklamaya göre, Birleşik Krallık’ta RAB modeli kapsamında finanse edilecek ilk nükleer santral Sizewell C olacak. Ancak bu santral de finansman sorunları yaşıyor. CGN, İngiliz Hükümetinin baskısıyla projeden çekilmek zorunda kaldı. Geçtiğimiz Kasım ayının sonlarında İngiltere’nin bazı BAE finans kuruluşlarını Sizewell C’ye yatırım yapmaya davet ettiği bildirilse de adaylar arasında farklı fonların adı geçtiği için yeni yatırımcı konusu hala kesinlik kazanmadı.
Sürdürülebilir finansman fırsatları
Devlet başkanlarının görüşleri ve hükümetin projelere katılımı, mevcut nükleer inşaat finansman modellerinde merkezi bir rol oynuyor. Hükümet ya doğrudan uzun vadeli düşük faizli fonlar sağlayarak ya da kredilerin kullandırılacağına dair kamu garantileri vererek projelere katılıyor.
ÇSY uyumlu projelerde yatırımcılara daha düşük oranlar sunan sürdürülebilir veya yeşil finansman araçları giderek önem kazanıyor. COP28 oturumunda konuşan nükleer endüstri liderleri, finans kuruluşlarına nükleer politikalarını gözden geçirmeleri ve nükleer üretim kapasitesini arttırmak için büyük ve küçük nükleer santral projelerine yeşil ve ÇSY yatırımlarını güvence altına almaları çağrısında bulunarak bunun daha düşük emisyon ve daha iyi enerji güvenliği sağlayacağını ifade ettiler.
Genel olarak yeşil finans, Rusya’nın COP28’deki gündeminin ana konularından biriydi. Rusya Maliye Bakanı Anton Siluanov bu konuda, “Gündemimiz finansal araçları, yeşil tahvilleri, vergi tercihlerini ve bütçe harcamalarını kapsamaktadır. Odaklandığımız nokta, hiçbir ülkenin iklim sorununun bir diğerinin adına çözülemeyeceğidir. Gündemimizin arkasındayız” dedi.
Mevcut yeşil finansman araçlarının daha geniş bir yelpazeye yayılması, güvenli ve güvenilir nükleer üretim kapasitesinin inşasında Rus nükleer teknolojisinin daha yaygın bir şekilde kullanılmasını sağlayacak ve böylece ekonomik büyümeye, daha uygun fiyatlı elektrik arzına ve daha yüksek yaşam kalitesine katkıda bulunacak.